Majör Depresyon Nedir?
Hepimiz hayatımızda dönem dönem üzgün, değersiz, boşlukta hissedebiliriz. Karşılaştığımız olaylar, hevesimizin kırıldığı durumlar, yas dönemleri, büyük hayat değişiklikleri deneyimlediğimiz üzüntü ve mutsuzluk durumlarının ana sebepleridir. Bu duygularla karşı karşıya kaldığımızda kendimize sorduğumuz “depresyonda mıyım?” sorusunun çok basit bir cevabı vardır aslında. Çoğu zaman hayır 😊 Belirtilerin sayısı ve sıklığı ile değişebilir bir cevaba sahip. Bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorsak dikkat etmeniz gereken belirtiler var. Yaşadığınız üzüntü ve mutsuzluk duygu durumunun yanında neler deneyimlediğimiz ve hayatımızı ne büyüklükte etkilediği önemli faktörlerden birisi.
Fakat tüm bunlara gelmeden önce, majör depresyonun ne olduğunu anlamakta fayda var.
Duygu durum bozuklukları konusu geçtiğinde toplum arasında en çok duyulan terimlerden biri depresyondur. Profesyonellerin tanılarında ve klinik kontrollerde kullandığı el kitabı olan DSM ise depresyonu toplum arasında bilinenden farklı olarak kategorileşmiştir. Depresif Bozukluk (Depressive Disorders) olarak adlandırılan ve bu çatının altında bulunan bütün hastalıklar benzer belirtiler olan üzüntü, boşluk hissi ve değişken duygu durum belirtileri ile özetlenebilir. Tabii ki, bir de spesifik bozuklukların fizyolojik ve bilişsel değişiklikleri de vardır.
Majör depresyonu ise DSM’in depresif bozukluklarda depresyonu ve benzer duygu durum bozukluklarını tanımlamak için kullandığı ana bozukluk olarak tanımlayabiliriz. Majör depresyon genel olarak birden fazla kez yaşanılan depresif dönem veya nöbet durumu etrafında kendini temel olarak birkaç aydan uzun süren boşluk hissi, isteksizlik, özgüvende azalma, beklentisizlik ve umutsuzluk gibi olumsuz duygu ve düşünceler ile göstermektedir. Tanıda kullanılan belirtiler DSM’in klinik araştırmalar sonrası belirlediği sıklık ve zaman aralığında gerçekleştiğinde tanı koyulmaktadır.
Aslında depresif bozukluk kategorisi altında birden çok bozukluk vardır. Majör depresif bozukluk, doğum sonrası depresyonu, mevsimsel duygu durum bozukluğu, distimik bozukluk olarak sayabiliriz. Majör depresyon, bu türler içinde bireyler arasında en çok görülen ve en şiddetli deneyimlenen duygu durum bozukluklarından biridir. Kış mevsiminde gün ışığına az maruz kalma sebebiyle yaşanan mevsimsel duygu durum bozukluğu mevsim bazlı değişken semptomlarla anlaşılabilir. Doğum sonrası ve yas döneminde yaşanan duygu durum değişkenliği majör depresyonla karıştırılmamalıdır. Özetle, toplum arasında depresyon olarak tanımlanan bozukluklar genellikle majör depresyon tanılarıdır.
Majör depresyon kendisini şöyle gösterir;
- Enerji kaybı;
- İştah azlığı;
- Uyku ve odaklanma problemleri;
- Kas becerilerinde gerileme veya kötüleşme;
- Günlük hayatta yapılan veya yapılması gereken aktivitelere aza ilgi ve enerji;
- Değersizlik ve boşluk hissi;
- Değişken veya depresif mod;
- Kararsızlık;
- Ölüm ve intihar düşünceleri.
Fakat burada en önemli noktalardan biri, bireylerin kendilerine belirtilen semptomlarla tanı koymaması gerektiğidir. Tanı için DSM, bu belirtilerin en az 5 tanesinin kesintisiz iki hafta boyunca devam etmesi gerektiğini belirtmiştir. Uzun süreli yaşanan üzüntü ve yas durumları klinik kontrolden bağımsız olarak majör depresyon olarak görülmemelidir. Majör depresyonun tanısında, semptomların bireyin hayatında gözle görülebilir ve önemli değişikliler yaratması da gerekli olan noktalardan biridir. Bu durum içine kesintili bir şekilde yaşanan mutsuzluk hisleri ve yas dahil değildir.
Üzüntülü olma hali ile depresyon farkı nedir?
Üzüntü ile majör depresyon toplum arasında karıştırılan iki ayrı konsepttir. Burada dikkat edilmesi gereken şey ise, tanının bir uzman tarafından konulmasıdır. Hayatımızın gidişatında karşımıza çıkan bazı durumlar ve deneyimlediğimiz olaylar bize umutsuzluk, boşluk hissi veya değersizlik hissi gibi duygular yükleyebilir. Bu tarz deneyimlerde iç güdüsel bir şekilde bizi derinden etkileyen bir hüzne sahip olmak yaşadığımız olayların sonucudur ve bu her zaman majör depresyon ile sonlanmayabilir.
En önemli farkındalık ise, majör depresyonun tedavi edilebilir olduğunu bilmektir. Herkesin mutsuz hissettiği dönemleri “depresyondayım” diye tanımladığı bir dünyada, majör depresyonun yaygın olmasına rağmen bir o kadar da ciddi seviyelere çıkabilecek bir bozukluk olduğunu bilmek gerekir. Bunun sebebini uyku problemleri, iştah sorunları veya odaklanma problemleri gibi fizyolojik belirtilerin başka problemlerle karşı karşıyayken de yaşanması olarak açıklayabiliriz. Majör depresyonun belirtilerindeki ince çizgi, bozukluğun geç fark edilmesine sebep olduğunda en ciddi seviye olan bireyin kendine veya çevresine zarar verme eğilimi seviyesi tehlike arz edebilmektedir. Bu sebeple, çevrenizde veya kendinizde benzer belirtilerin yas, ayrılık, majör hayat değişiklikleri dışında gerçekleşen sebeplerden dolayı kesintisiz bir şekilde en az iki hafta sürdüğünü gözlemlerseniz, bir uzman yardımı almanız gerekmektedir.
Peki nedir majör depresyonun kaynağı?
Majör depresyon veya genel olarak depresif bozuklukların tek bir sebebi yoktur. Hayatta karşı karşıya geldiğimiz tetikleyiciler veya biyolojik olarak var olan bir bozukluk eğilimini dışarıya çıkaracak olan tetikleyiciler bireyden bireye değişmektedir. Majör depresyonun bir kaynağı biyolojik faktörler olabilir. Yapılan araştırmalar sonucunda ailedeki depresif bozukluk öyküsünün genetik yardımıyla aktarıldığı ve uygun ortamlar oluştuğunda tetiklenebileceği görülmüştür. Özetle, ailenizde bulunan depresif bozukluk öyküsü, sizin acıyla karşıladığınız majör bir olayda yaşadığınız üzüntünün klinik olarak onaylanmış majör depresyon bozukluğuna dönüşebilme ihtimalini arttırmaktadır. Altını çizmek gerekirse, burada konuşulacak olan her faktör bir ihtimaldir. Aynı zamanda bireylerin yaşadığı travmatik olaylar, kayıplar, taciz veya şiddet gibi faktörler yetişkin depresyonunun ihtimalini arttırabilir. Majör depresyonun bilinen ve araştırılan bir diğer olası kaynağı ise beyin yapısı ve kimyasallarıdır. Beynimizde nörotransmiter adı verilen (dopamin, serotinin, endorfin, oksitosin) kimyasallar birçok fonksiyonumuzu, davranışımızı ve tutumumuzu etkileyerek bir düzensizlik yaratabilir ve majör depresyon eğilimini arttırabilir. Hormonlardaki düzensizlikler ve kısaca fizyolojik faktörler depresyon ihtimalini arttırabilir.
Özetlemek gerekirse, bireylerin yapısal veya çevresel değişiklikleri bazı bireyleri majör depresyona daha yatkın yapabilir. Burada alınabilecek en etkili ve büyük aksiyon, bilinen benzer öykülere sahip olan bireylerin majör depresyon yaşamamak için uzmanlarla görüşerek önlem alması olacaktır.
Majör depresyon tedavisi
Diğer duygu durum bozuklukları gibi majör depresyon da tedavi edilebilirdir ve aynı zamanda tedaviye de daha çok cevap veren bir bozukluktur. Majör depresyonun tanısı bir uzman tarafından konulduktan sonra en yaygın iki yöntem ile tedavi edilebilir; psikoterapi ve ilaç desteği. Bazı profesyoneller sadece psikoterapi yöntemi ile majör depresyonun üzerinden gelme yanlısıyken başka profesyoneller ise hem psikoterapi hem de beyindeki kimyasalların düzenlenmesine yardımcı olan ilaç desteğini savunmaktadır. Bu iki yöntem arasında bir diğerini “daha iyi” yapan kesin ve kalın bir çizgi bulunmamaktadır. Psikoterapi hem internet üzerinden hem de yüz yüze uzmanlaşmış terapistler tarafından uygulanabilmektedir. Ulaşılabilirliği için belediyelerin ve okulların da desteği bulunmakta, çevrenizden de yardım isteyebilirsiniz. Fakat terapi almak istediğinizde, psikoloğunuzun geçerli bir eğitimi ve uzmanlık alanı olduğuna dikkat etmelisiniz.
Mental bozukluklar kapsamında en çok dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise bozukluğa sahip olan bireyle olan iletişimdir. Çünkü duygu durum bozukluklarının yarattığı düşünceler ve hisler, iyi hissetmek için olan tüm ihtimaller yok olmuş gibi hissettirebilir. Majör depresyon bozukluğunu deneyimleyen bireyler eğer yeterli farkındalığa sahip ise çevrelerinden destek isteyebilir. Majör depresyon bozukluğu derinden yaşanan üzüntü ve benzer hislerle karıştırıldığı gibi, ergenlik dönemi ile de karıştırılabilir. Çocuk ve ergenlik döneminde yaşanan majör depresif bozukluğun en büyük düşmanı ebeveynlerin yaklaşımıdır. Ebeveynlerin özellikle travmatik olaylardan sonra daha dikkatli gözlem yapmaları çocuklarının yetişkinlik döneminde karşılaşabileceği psikolojik sorunların engellenebilmesi için çok önemlidir.