Bipolar bozukluk nedir?

Bipolar bozukluk, tekrarlı bir şekilde depresyon ve mani dönemleri olan, aynı zamanda bunların içerisinde iyi bir ruh hali de içeren bir duygudurum bozukluğudur. Bireyde yaşam boyu süren bipolar bozukluk tanısının verilmesi için depresif ve manik dönem semptomlarının taşınması gerekir (APA, 2013).

Peki manik, hipomanik ve depresif dönem kavramları bizlere neyi ifade etmektedir?

Manik Dönem

Manik dönemin dikkat çekici özellikleri ruh halinin taşkın, coşkulu, huzursuz olmasıdır. Bunun yanı sıra manik dönemde bireyde benlik saygısı yükselir, kişide büyüklenmecilik görülür, zevk veren etkinliklere çok yüksek bir şekilde ilgi olur. Amaca yönelik etkinliklerde artış kaydedilirken, sosyal faaliyetler tavan yapar. Manik dönemde risk alma, dikkatin hemen dağılması, çok fazla konuşma, zihinsel dünyadaki fikirlerde dağınıklık, kişide özel yeteneklerin olduğuna ve çok güçlü olduğuna yönelik içsel bir inanç vardır. Mani döneminde ayrıca halüsinasyonlar veya hezeyanlara da rastlanabilmektedir (APA, 2013). Manik dönem belirtileri en az bir hafta sürebilir. 

Hipomanik Dönem

Hipomanik dönem taşkınlığın ve yükselmenin olduğu dönem olarak geçer. En az dört gün boyunca süren bu taşkınlık dönemi manik dönem ile benzerlikler gösterse de temelde farklılıklar vardır. Örneğin düşüncenin hızlanması ve konuşma miktarı manik dönemde olduğu gibi hipomanik dönemde de var olurken, işlevsellikteki bozulma manik dönemde olduğu kadar değildir. Hipomani, mani dönemine göre daha hafif bir ilerleme seyreder diyebiliriz. Fakat hipomaninin tedavi edilmemesi bireyin durumunun maniye evrilmesine neden olabilir (Turhan, 2007).  Bunların yanı sıra hipomani döneminde sonuçları kötü olabilecek  zevk veren etkinliklere katılma durumu da görülebilmektedir. Örneğin birey bütün maaşını alışverişe yatırabilir. Düşüncesizce cinsel girişimlerde bulunabilir veyahut bütün malını mülkünü bir gece de satabilir.

Depresif Dönem

Depresif dönemdeki birey en az iki hafta boyunca kişisel ve sosyal işlevselliğinde bozulmalar yaşar. Depresif dönemde duygudurumda düzensizlik veyahut ilgi kaybı, zevk alamama gibi sorunlar görülür. Depresif dönemde bu iki haftanın her günü süren; depresif duygu hali ve ilgide azalma yaşanır. Ayrıca uyku, iştah ve kilo alımında belirgin bir artış veya azalış gözlemlenir. Birey yorgunluk, bitkinlik, halsizlik, değersizlik, suçluluk, kararsızlık, odaklanmada düşüş ve intihar düşüncelerinde bulunma gibi belirtiler gösterir. Bipolar bozukluğun depresif döneminde görülen bu belirtiler kişinin yaşamındaki işlevselliği bozacak kadar güçlü bir şekilde bireyin zorluklar hissetmesine neden olur. Depresif dönem belirtilerinin tanılaştırabilmesi için bireyin zorlu hayat koşullarına bağlı veya bir kayıp sonrası yas durumu ya da herhangi bir travma sonrası yaşanan depresiflik durumları dışında olması gerekir (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013).

Bipolar Bozukluk temelde iki farklı tipe ayrılmaktadır;

Bipolar Bozukluk Tip 1: İlk dönem mani, depresyon veya bulantı olur fakat tip1 tanısı alabilmek için en az bir adet manik dönem olması gerekir (Sadock ve Sadock, 2014). Bireyler ilk manik dönemlerini geçirmenin öncesinde çok sayıda depresif dönem geçirirler.

Bipolar Bozukluk Tip 2: Bipolar bozukluğun ikinci tipinde depresyon dönemleri fazlasıyla görülürken bu dönemler arasında hipomanik ataklar ve dönemler de yaşanır. Fakat tip2 bipolar bozuklukta manik dönem görülmez (Öztürk ve Uluşahin, 2015).

Siklotimik Bozukluk: En az iki yıl boyunca hipomani veya majör depresyon belirtisi yaşamayan fakat depresyon belirtileri ve en fazla iki aylık iyi olma hissi yaşayabilen duygudurumları dalgalı olarak yaşayan bireylerde siklotimik bozukluk görülür (SadockveSadock, 2014).

Bipolar Bozukluk neden olur?

Bipolar bozukluğun tam olarak neden görüldüğü bilinmese de genetik faktörlerin %2, %3 oranında bu rahatsızlığın gelişmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Bireyin kan bağı bulunan ailesinde bipolarlık varsa bu bireyler risk grubu içerisinde yer alırlar. Genetik bağlar bir psikolojik bozukluğu her halükarda aktaracak diye bir kanı yoktur, fakat aile öyküsünde bu gibi durumlar varsa bir yatkınlığımız olacaktır. Yani kişi travmatik bir dönemden geçtiğinde ya da stresli olaylar yaşadığında aile öyküsünde böyle bir bozukluk olmayan birine kıyasla bipolar gelişimine daha yatkındır ve ilerlemesini tetikleyebilir. Genetik faktörlerin yanı sıra diğer bir sebep olarak, beynimizin yapısında bulunan, nöronlar arasındaki iletişimi sağlayan kimyasal maddelerin işleyişindeki bozulmalar da bipolar bozukluğun yaşanmasına neden olabilir. Beyindeki kimyasalların işleyişindeki bozulmalar düşünce, hafıza, duygu gibi mekanizmaların da etkilenmesine neden olur.

Bipolar Bozukluğun teşhis ve tedavi süreci

Erken teşhis her zamanki gibi çok önemlidir. Fakat bu gibi bozukluklarda erken teşhis oranı çok azdır çünkü bipolar belirtileri depresyon ve hiperaktivite gibi rahatsızlıkların semptomları ile karıştırılmaktadır. Erken teşhisi ve tedavi sürecini baltalayan bir diğer durum ise bipolar bozukluk belirtisi gösteren bireylerin bu bozukluğa ek olarak anksiyete bozuklukları, kalp hastalıkları, madde kullanımı ve bağımlılığı gibi sorunlarının da olmasıdır.

Bipolar bozukluğun tedavi sürecinde hem ilaç hem de terapötik müdahaleler kullanılmaktadır. Bu tedavilerin ağırlıkları kişinin rahatsızlığının boyutu, teşhis zamanı ve yaşına göre değişmektedir.

İlaç tedavisinde bireyler kendine özgün biyolojik ve psikolojik özelliklere sahip olduğundan ilaç dozu ve tipi hastanın durumuna göre değişebilir. Bipolar bozuklukta uygun ilacı bulabilmek maalesef uzun süre alabilmektedir. İlaç kullanımının getirdiği yan etkilerde bireyde isteksizlik, cesaretinde kırılma gibi durumlar oluşturabilir. İlaç kullanan bireylerin ilacın yan etkilerini veya hissettirdiklerini doktoru ile paylaşması önemlidir. Ancak ilaç tedavisi çoğu zaman kendi başına iyileştirici bir mekanizma olarak görülmemelidir. İlaç iyileşmek için uygun bir ortam hazırlarken; ilacın yanında terapi ve hastanın da mutlak iyileşme için çaba göstermesi son derece önem arz etmektedir. 

Terapi sürecinde ise birey bilişsel terapi, psikanalitik yönelimli terapi, aile terapisi gibi hizmetlerden faydalanabilir. Terapiler, hastanın iç görüsünü ve ilaç uyumunu arttırmasına katkı sağlar (Scott, Colom, & Vieta, 2007). Farklı türlerdeki psikoterapiler sürecin kolaylıkla hızlı bir şekilde atlatılması için tedavi sürecinde önemli bir noktada yer alır. Terapi almak bipolar bozukluk sonucunda oluşan işlevselliği azaltan davranışların değiştirilip iyileştirilmesini sağlar. Aynı zamanda rahatsızlık yaşayan bireyde görülen uyku, beslenme, iştah ve odaklanma bozulmalarının yeniden düzenlenip iyi olmasına neden olur. Ayrıca bilişsel davranışçı terapiler bireyin bu rahatsızlık kaynaklı stresini azaltmasında da etkili olur (Öztürk ve Uluşahin, 2015).

Örnek Vaka
Özge 31 yaşında ve ailesi ile beraber yaşamakta. Bir süre uykusunu iyi alamama, çok fazla konuşma, agresiflik ve saldırganlık, üstelik işitsel ve görsel hezeyanlar belirtileri nedeniyle ruh sağlığı merkezine başvurmaya karar verir. Bu belirtilerin hemen öncesinde Özge evindeki elektrikli su ısıtıcısını kullanırken kaçak elektriğin onu çarpması sonucunda çok korkmuş, sonraki üç gün hiç uyumamış, elbiselerini ve evdeki nevresimleri sürekli kontrol etmeye başlamıştı. Dini ibadetlerini arttırmış ve normal zamanlardan daha fazla dini içerikli videolar izliyordu. Ruh sağlığı merkezindeki ilk seanslarında işitsel ve görsel hezeyanlar yaşadığını, yeğeninin ölen annesinin ona emirler vererek konuştuğunu ve evin içme suyu ya da gittiği diş doktorunun dolgusu nedeniyle bu rahatsızlığı yaşadığını düşündüğünü anlattı. Fakat yapılan değerlendirmeler sonucunda elektrik çarpmasından sonra mani atakların başladığı görüldüğü belirtildi. Akabinde Özge’ye bipolar bozukluk ve psikotik manik atak tanısı konuldu. İlaç tedavisine başlanmış ve bir süreliğine ruh sağlığı merkezinde gözetim altında da tutuldu. Bu süreç içerisinde işitsel ve görsel hezeyanları sona ermiş, belirtileri kısmen azaldığı için de taburcu edilmiştir.

(Ayazöz, Asoğlu ve Çadırcı, 2020)